Başucu Kitabım

Merhaba!

Benim bir kitabım var! Konusu yok aslında. 5 yıl önce almıştım. Çok satanlardaydı. Bana da hediye gelmişti aslında; genelde çok satan kitapları pek çekici bulmazdım. Hediye olunca okumak gerekti.
Elime aldım, 1. Basım… Hmm… Şanslıyım!
O günlerde para kazanmamı sağlayan işimden de ayrılmış evde takılıyordum. Yapacak pek de bir işim kalmayınca kitabı okumaya karar verdim. Hem de birgün, tam uyurken ve henüz uyanmışken, bir anda karar verdim!
İlk sayfalar çok zorlandım, okuduğumu anlamıyordum hiç. Hani olur ya böyle okursunuz ama aklınız başka yerdedir de geri dönersiniz, kelimeler tanıdık gelir ama anlamamışsınızdır ve bu durumun tuhaflığını fark edip bu farkındalığa odaklandığınız için de gene anlamazsınız ve üçüncü kez başa sararsınız; hah işte tam da öyleydi. Konunun beni sarması lazımdı yoksa bitirmem mümkün değildi
kitabı. Çok popülerdi çünkü nasıl anlamazdım?!
Neyse biraz direndim, ilk sayfalardaki konuyu biraz kavradıktan sonra artık ufaktan sarmaya başladı. Okuma saatlerim bile düzene girdi. Hatta zamanla okuma seanslarıma kuruyemiş, meyve ve hatta kahve bile eşlik etmeye başlamıştı. Yalnız ben hala ara ara bazı yerleri anlamıyor ve kitabı okuyan
diğer arkadaşlara sorular soruyordum. Anlamaya başladıkça daha da heyecanlı olmaya başladı kitap çünkü karakteri anlamaya çalıştıkça kendimi görüyordum; kendimi anlıyor, olayları anlıyor ve örüntüyü yakalıyordum ve bu beni o denli sardı ki hayatımda her şeyi bırakıp sadece kitabı okumaya devam ettim. Haftalar, aylar geçti. Gün içinde en çok yaptığım şey kitabı okumak olmasına rağmen hala çok
başlarındaydım. Tabi ya! Anladıklarımı çok sevgili diğer okurlara da aktarmak istiyordum, benim gibi onların da anlamadığı yerler oluyordu. Kitap ipuçları ve bilgilerle doluydu! Sağlam kafayla okumayınca bu ipuçlarını takip etmek veya aradaki bilgileri görebilmek pek de mümkün değildi.
Bazen halsizlikten bayılacak gibi oluyordum, neyse ki ben çok yorulduğumda uzanıyordum ve eşim bana okumaya devam ediyordu. Kitap ayracım da yoktu ama zaten kaldığım yeri unutacak kadar ara veremiyordum okumaya. Arkadaşlarımla görüşemez, ev işlerini yapamaz, para kazanamaz oldum.
Sosyal hayatım bitti, kendime bakamıyor ve hatta yemek dahi yapamıyor ve sadece kitap okuyordum!
Soluksuz okumak ne demekmiş anlamıştım.
Artık buna bir son vermeliydim, kitaptan olağanüstü bir keyif alıyor olmama rağmen artık ya sonunu öğrenmeli ya da sayfa atlaya atlaya okumam gerekiyordu. Okumakta olduğum sayfayı bitirmeden hemen ileri sardım ve arka sayfaya geçtim. O da ne? Sayfa boş! Sonraki sayfa da, diğer sayfalar da
boş?! Ve kaç sayfa olduğu bile belli değil, yok artık! Bu kitap ben okudukça diğer sayfalar oluşuyordu.
Ne kadar fantastik değil mi? Ama ben böyle fantezilerin kadını değilim ki…
Olan oldu artık dedim ve sakinleştim. Ben sakinleşince kitap benim daha iyi anlayacağım cümlelerle dolu sayfalar oluşturmaya başladı. Ben daha iyi anladım, o daha çok sayfa yazdı. Detaylandırarak aklımdaki soruları giderdi ve ben olanları çok daha iyi kavramaya, yaşamı anlamaya, neyin aslında daha önemli ve neyin daha değersiz olduğunu tartmaya başladım. Hem kitap çok da hafifmiş mesela
hiç fark etmemişim, aslında her yere taşınabilirmiş… Taşıdım!
Taşıyorum; çünkü artık ben ölene kadar satır satır okuyacağım başucu kitabım: oğlum!

 

29 yaşında doğurmuş ve 2 yıl bebeğini giymiş, 5 yıl içinde 5 farklı il değiştirmiş biriyim. Adım Kezban, Soyadım Şahin, babadan kalma Tatlı'ydı, belki pişman olurum diye sildirmedim duruyor.  Ev taşırken il değiştirmeyi severim. Ama Antalya baya güzel! Şimdilik buralardayım, beklerim! Yalnız Yiğit biraz değişik, birini sevip sevmemesi an meselesi; bir kurbağa kadar sakin olmayı deneyin!

Leave a comment

Please note, comments must be approved before they are published

Wishlist Products

You have no items in wishlist.